top of page

Anayasa Mahkemesi Kararı: Çevresel Kirlilik ve Özel Hayata Saygı Hakkı

  • Yazarın fotoğrafı: HGC HUKUK
    HGC HUKUK
  • 14 Ağu
  • 2 dakikada okunur

Anayasa Mahkemesi (AYM), 14 Mayıs 2025 tarihli Niyazi Candan kararında, idarenin eylemsizliği sonucu ortaya çıkan çevre sorunlarının bireylerin temel hakları üzerindeki etkisini inceleyerek önemli bir sonuca varmıştır. Bu karar, özellikle yerel yönetimlerin altyapı hizmetlerindeki eksikliklerinin, vatandaşların Anayasa ile güvence altına alınmış özel hayata saygı hakkını nasıl ihlal edebileceğini göstermesi bakımından yol gösterici bir nitelik taşımaktadır.


Olayın Geçmişi ve Yargılama Süreci


Başvuru, Mardin'in Midyat ilçesine bağlı bir köyde yaşayan ve arazileri bulunan vatandaşların, bölgede kanalizasyon ve atık su arıtma sisteminin olmaması nedeniyle yaşadıkları mağduriyete dayanmaktadır. Başvurucular, atık suların doğrudan çevreye bırakılmasıyla arazilerinin zarar gördüğünü, tarımsal faaliyet yapamaz hale geldiklerini, oluşan kötü koku, haşere ve kirlilik nedeniyle yaşam kalitelerinin düştüğünü belirterek ilgili belediyelerden tazminat talep etmişlerdir. Taleplerinin reddedilmesi üzerine açtıkları davada İdare Mahkemesi, bilirkişi raporlarına dayanarak idarenin hizmet kusurunun bulunduğuna hükmetmiş ve başvurucular lehine hem maddi hem de manevi tazminata karar vermiştir.

Ancak davalı idarelerin itirazı üzerine dosyayı inceleyen Bölge İdare Mahkemesi, maddi tazminat kararını yerinde bulurken, manevi tazminatın ödenmesine ilişkin kararı kaldırmıştır. Mahkeme bu kararını, yaşanan sıkıntının manevi tazminat gerektirecek "nispeten ağır bir elem ve üzüntü" seviyesine ulaşmadığı ve kişiye özgü, olağanüstü bir zarar niteliği taşımadığı gerekçesine dayandırmıştır. Bunun üzerine başvurucular, hak ihlali iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunmuşlardır.


Anayasa Mahkemesi'nin Çevresel Kirlilik ve Özel Hayata Saygı Hakkı Değerlendirmesi


Anayasa Mahkemesi, başvuruyu Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan "özel hayata saygı hakkı" kapsamında ele almıştır. Yüksek Mahkeme, bu hakkın sadece kişisel bilgilerin gizliliğini değil, aynı zamanda kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını da kapsadığını vurgulamıştır.


AYM'nin değerlendirmesinde öne çıkan noktalar şunlardır:


  1. Çevresel Etkinin Varlığı: Mahkeme, İdare Mahkemesi ve bilirkişi raporları tarafından tespit edilen kötü koku, haşere, tarımsal faaliyetin engellenmesi gibi olguların, başvurucuların özel ve aile hayatına yönelik ciddi bir çevresel etki oluşturduğunu kabul etmiştir. Bu durumun, Anayasal güvenceleri harekete geçirecek asgari ağırlıkta olduğu belirtilmiştir.


  2. Pozitif Yükümlülüğün İhlali: Devletin, bireylerin özel hayatına saygı hakkını korumak için sadece müdahaleden kaçınması yeterli değildir; aynı zamanda bu hakkı koruyucu tedbirler alma şeklinde pozitif bir yükümlülüğü de bulunmaktadır. Somut olayda idarelerin, atık su yönetimi konusunda gerekli altyapıyı kurmayarak bu pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucuna varılmıştır.


  3. Bölge İdare Mahkemesi Kararının Çelişkisi: AYM, Bölge İdare Mahkemesi'nin kararındaki çelişkiye dikkat çekmiştir. Mahkeme, bir yandan idarenin hizmet kusurunu ve bunun sonucunda ortaya çıkan olumsuzlukları (koku, kirlilik vb.) kabul ederken, diğer yandan bu durumun başvurucularda manevi bir zarara yol açmadığı sonucuna varmasını tutarsız bulmuştur. Bilirkişi raporlarıyla sabit olan ve günlük yaşamı doğrudan etkileyen bu tür bir olumsuzluğun, bireylerin huzurunu bozarak elem ve üzüntüye yol açacağının açık olduğu ifade edilmiştir.


Kararın Sonuçları ve Önemi


Anayasa Mahkemesi, açıklanan gerekçelerle başvurucuların özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine oy birliğiyle karar vermiştir. Bu ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılması amacıyla ilgili Bölge İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine hükmedilmiştir.


Bu karar, idarelerin çevreye zarar veren eylem ve eylemsizliklerinin, bireylerin temel hakları üzerinde doğrudan bir ihlal teşkil edebileceğini bir kez daha teyit etmiştir. Özellikle manevi tazminatın, sadece olağanüstü durumlarda değil, aynı zamanda bireylerin yaşam kalitesini ve iç huzurunu etkileyen sürekli ve rahatsız edici çevresel sorunlar karşısında da etkili bir giderim aracı olduğunu ortaya koymaktadır. Karar, benzer durumdaki vatandaşlar için emsal teşkil ederken, yerel yönetimlere de çevre sağlığı konusundaki sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmeleri yönünde bir mesaj vermektedir.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page