top of page

Bylock Delili ve Gerekçeli Karar Hakkı: Anayasa Mahkemesi'nden Emsal Niteliğinde Aydın Boybey Kararı

  • Yazarın fotoğrafı: HGC HUKUK
    HGC HUKUK
  • 5 Ağu
  • 2 dakikada okunur

Anayasa Mahkemesi (AYM), 11 Haziran 2025 tarihli Aydın Boybey kararıyla, özellikle Bylock deliline dayanılarak kurulan mahkûmiyet hükümlerinde adil yargılanma hakkının ne denli titizlikle ele alınması gerektiğini ortaya koyan emsal bir karara imza attı. Karar, Bylock kullanımının bir suç delili olarak kabul edilebilmesi için hangi standartların karşılanması gerektiğini ve mahkemelerin gerekçelendirme yükümlülüğünün sınırlarını net bir şekilde çizmektedir.


Kararın Arka Planı: Bylock ve Tanık Beyanlarına Dayanan Mahkûmiyet


Yerel mahkeme, başvurucuyu silahlı terör örgütü üyeliği suçundan mahkûm ederken kararını temel olarak iki delile dayandırmıştı. Bunlardan ilki ve en önemlisi, başvurucunun telefon hattından 1.508 kez Bylock sunucularına ait IP adresleriyle iletişim kurduğunu tespit eden bilirkişi raporuydu. Diğer delil ise, başvurucunun geçmiş yıllarda örgütün ev sorumlusu olduğuna ve sohbetlere katıldığına dair tanık ifadeleriydi. Bu delillerin mahkûmiyet için yeterli ve hukuka uygun şekilde değerlendirilmediğini savunan başvurucu, davayı Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı.


AYM'nin Değerlendirmesi: Bylock Delili Neden Tek Başına Yeterli Görülmedi?


Anayasa Mahkemesi, başvuruyu incelerken yerel mahkemenin "gerekçeli karar hakkını" ihlal ettiğine hükmetti. Yüksek Mahkeme'nin vardığı bu sonucun merkezinde, Bylock delilinin ele alınış biçimindeki eksiklikler yer alıyordu. AYM, bir delilin varlığının tek başına mahkûmiyet için yeterli olmadığını, mahkemenin bu delilden sonuca nasıl ulaştığını somut, mantıksal ve ikna edici bir gerekçeyle açıklamak zorunda olduğunu vurguladı.


Yüksek Mahkeme, Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına atıf yaparak, Bylock yargılamalarındaki kritik bir noktaya işaret etti: Bir kişinin telefonuna ait IP'lerin Bylock sunucularıyla eşleştiğini gösteren ham CGNAT kayıtları, tek başına kişinin bu uygulamayı örgütsel bir amaçla, bilinçli ve iradi bir şekilde kullandığını ispatlamaz. Mahkemenin, sanığın Bylock'u örgütün hiyerarşik yapısı içinde bir iletişim aracı olarak kullandığını gösteren içerik, kullanıcı adı, kimlerle görüştüğü gibi ek teknik verilerle bu bağlantıyı güçlendirmesi beklenir. Aydın Boybey kararında mahkeme, bu detaylı analizi yapmamış ve Bylock kullanımını soyut ifadelerle gerekçelendirerek yetinmiştir.


Ayrıca AYM, tanık beyanları ile Bylock kullanımı arasında bir bağ kurulmadığını da tespit etmiştir. Tanıkların anlattığı eylemlerin (eve gelmek, ihtiyaç sormak gibi), Bylock'un örgütsel amaçla kullanıldığını destekleyen bir nitelik taşıyıp taşımadığı kararda tartışılmamıştır. Mahkeme, delilleri sıralamış ancak bu delillerin bir araya geldiğinde sanığın örgüt üyeliği suçunu işlediğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde nasıl kanıtladığını açıklayamamıştır.


Kararın Sonuçları ve Bylock Yargılamaları İçin Önemi


Aydın Boybey kararı, devam eden ve gelecekteki Bylock yargılamaları için son derece önemli sonuçlar doğurmaktadır. Bu karar, mahkemelerin artık "sanık Bylock kullanmıştır" tespitini yapmakla yetinemeyeceğini göstermektedir. Bunun yerine, bu kullanımın örgütsel bir faaliyet olduğunu hangi somut verilere dayanarak kabul ettiklerini, sanığın kastını ve hiyerarşik yapıdaki yerini nasıl tespit ettiklerini açıkça gerekçelendirmeleri gerekmektedir.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page