Danıştay'dan FETÖ Kodlama Davaları İçin Emsal Niteliğinde Bir Karar İncelemesi
- HGC HUKUK

- 24 Eyl
- 2 dakikada okunur
Kamu görevinden çıkarma kararları, idare hukukunun en hassas konularından biridir. Özellikle 15 Temmuz 2016 sonrası dönemde, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Geçici 35. maddesi uyarınca tesis edilen işlemler, idari yargının gündeminde önemli bir yer tutmaktadır. Bu kararların hukuki denetiminde delillerin niteliği ve yeterliliği, uyuşmazlıkların merkezinde yer alır. Danıştay 5. Dairesi'nin yakın tarihli bir kararı (E. 2024/11091, K. 2024/23065), Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin FETÖ/PDY tarafından kodlanmasına dayanan ihraç işlemlerinde delil değerlendirmesine ilişkin önemli bir yaklaşım ortaya koymaktadır.
"Serhat" (SC/SCC) Kodlaması Ne Anlama Geliyor?
İncelenen davada, bir polis memuru, hakkında FETÖ/PDY tarafından "SC" ve "SCC" şeklinde kodlamalar bulunduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmıştır. Davacı, lehine verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, ByLock kullanıcısı olmaması ve örgüte iltisakını gösteren başka somut delil bulunmaması gibi hususları ileri sürmüştür.
İlk derece ve bölge idare mahkemeleri, davacı lehine karar vermiştir. Mahkemeler, "SC" ve "SCC" kodlarının, örgütün 17-25 Aralık sürecinden etkilenerek uzaklaşan ancak yeniden kazanılmaya çalışılan kişileri ifade ettiği, bu durumun tek başına aktif bir irtibat veya iltisakı kanıtlamaya yeterli olmadığı sonucuna varmıştır. Kısacası alt mahkemeler, bu kodlamayı geçmişte kalmış bir bağın ardından örgütün tek taraflı "geri kazanma çabasının" bir yansıması olarak yorumlamıştır.
FETÖ Kodlama Davaları Açısından Yeni Bir Bakış Açısı
Danıştay 5. Dairesi ise temyiz incelemesinde konuya farklı bir açıdan yaklaşarak alt derece mahkemelerinin kararını bozmuştur. Daire, örgütün kodlama sistematiğini detaylı bir şekilde analiz ederek şu sonuca ulaşmıştır:
Bir kişinin örgüt tarafından "Ümit" veya "Serhat" kategorilerinde (SC, SCC gibi) kodlanabilmesi, o kişinin daha önce örgütün "Alan-içi" olarak tanımladığı çekirdek yapıda yer aldığını teyit eder. Danıştay'a göre örgüt, daha önce kendi bünyesinde yer almamış bir kişiyi "geri kazanılacaklar" listesine dahil etmez.
Bu yaklaşıma göre, "Alan-içi" kategorisinde yer almak; örgütün toplantılarına katılmak, himmet vermek ve mahrem sorumlularla tanışmak gibi faaliyetleri içeren bir süreci tamamlamış olmayı gerektirir. Danıştay, bir kamu görevlisinin bu aşamalardan geçerek "Alan-içi" olarak kodlanmasını, Anayasa'da tanımlanan sadakat yükümlülüğünü ortadan kaldıran, tek başına yeterli ve somut bir delil olarak kabul etmektedir.
Dolayısıyla, davacının daha sonraki bir tarihte örgütten uzaklaşmış olması ve "Serhat" kategorisinde kodlanması, onun geçmişte "Alan-içi" olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Yüksek Mahkeme, sadakat bağının bir kez koptuğu anlaşıldıktan sonra, kişinin daha sonra örgütten ayrılmasının kamu görevinden çıkarma tedbiri için bir engel teşkil etmeyeceğini belirtmiştir.
Kararın Sonuçları ve Değerlendirme
Bu karar, benzer nitelikteki FETÖ kodlama davaları için önemli sonuçlar doğurmaktadır. Artık "Ümit" veya "Serhat" gibi kodlamalara sahip olan kamu görevlileri hakkındaki davalarda, bu kodlamanın "geçmişte kalmış bir bağı" değil, "geçmişte kanıtlanmış bir çekirdek üyeliği" ifade ettiği yaklaşımı benimsenebilecektir. Karar, bu tür kodlama verilerini, başka destekleyici delillere (ByLock, tanık beyanı, Bank Asya vb.) ihtiyaç duyulmaksızın, tek başına ihraç işlemi için yeterli görebilecek bir içtihat ortaya koymaktadır.
Kararda yer alan karşı oy gerekçesi ise daha incelikli bir ayrıma gitmektedir. Karşı oyda, "Serhat" kategorisindeki tüm kodların aynı nitelikte olmadığı, örgütle fiili temasın sürdüğünü gösteren "SCC" gibi kodların iltisak için yeterli olabileceği, ancak temasın tamamen koptuğunu gösteren diğer alt kodların (örneğin SCD, SCE) tek başına yeterli sayılmaması gerektiği savunulmuştur. Bu durum, konunun hukuki tartışmaya açık yönlerinin bulunduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak, Danıştay 5. Dairesi'nin bu kararı, örgüt içi kodlama verilerinin idari yargıdaki delil değerini ve yorumlanma şeklini netleştiren, gelecekteki davalar için yol gösterici bir çerçeve sunan bir karar olarak öne çıkmaktadır.
Yorumlar