Kazandığınız Tazminat Enflasyon Karşısında Eridi mi? AİHM'in Yol Gösteren 'Timurlenk' Kararı
- HGC HUKUK

- 17 Eyl
- 2 dakikada okunur
Hukuki süreçlerin sonunda elde edilen tazminatların, özellikle uzun süren yargılamalarda ve yüksek enflasyon ortamında alım gücünü yitirmesi, hak sahipleri için önemli bir endişe kaynağıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Timurlenk / Türkiye davasında verdiği karar, bu konuda mülkiyet hakkının nasıl korunması gerektiğine dair önemli bir çerçeve çizmektedir. Bu yazımızda, söz konusu kararı ve ortaya koyduğu ilkeleri sade bir dille ele alacağız.
Davanın Arka Planı: Yıllar Süren Hukuk Mücadelesi
Davanın temelinde, 1996 yılında bir askeri hastanede yaşanan tıbbi ihmal sonucu bacağını kaybeden bir vatandaşın başlattığı hukuk mücadelesi yer almaktadır. Başvuran, uğradığı zarar nedeniyle tazminat talebiyle ulusal mahkemelere başvurmuş ve bu süreç yaklaşık 12 yıl sonra, 2008 yılında lehine bir tazminat kararıyla sonuçlanmıştır.
Ancak asıl sorun burada ortaya çıkmıştır. 1996 yılında yaşanan olay için 2008 yılında ödenen tazminata, dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmişti. Türkiye'nin o yıllardaki yüksek enflasyon oranları göz önüne alındığında, uygulanan yasal faiz, paranın alım gücündeki erimeyi karşılamaktan oldukça uzaktı. Başka bir deyişle, başvuranın eline geçen meblağ, uğradığı zararı reel olarak telafi edemiyordu. Bu durum üzerine başvuran, mülkiyet hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle 2008 yılında AİHM'e başvurmuştur.
AİHM'in Değerlendirmesi: Mülkiyet Hakkı ve "Adil Denge"
AİHM, davayı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne Ek 1 No'lu Protokol'ün 1. maddesi olan "mülkiyetin korunması" ilkesi çerçevesinde incelemiştir. Mahkeme için kilit soru şuydu: Devlet tarafından ödenen bir tazminatın, enflasyon karşısında değerini önemli ölçüde yitirmesi, mülkiyet hakkının ihlali anlamına gelir mi?
AİHM'in yerleşik içtihadına göre, bir mahkeme kararıyla kesinleşmiş alacaklar, mülkiyet hakkı kapsamında bir "mülk" teşkil eder. Devletin bu mülke müdahalesi, ancak kamu yararı ile bireyin hakları arasında "adil bir denge" kurulması halinde meşru kabul edilebilir.
Timurlenk davasında Mahkeme, 1996 ile 2008 yılları arasındaki yasal faiz oranları ile gerçekleşen enflasyon oranlarını karşılaştırmıştır. Bu karşılaştırma sonucunda, yasal faizin enflasyonun çok altında kaldığı ve bu durumun tazminatın gerçek değerinde ciddi bir aşınmaya yol açtığı tespit edilmiştir. AİHM'e göre bu durum, başvuranın üzerine "aşırı ve orantısız bir yük" bindirmiş ve kamu yararı ile bireyin mülkiyet hakkı arasındaki adil dengeyi bozmuştur. Sonuç olarak, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Kararın Pratik Sonuçları
Bu kararın en dikkat çekici yönlerinden biri de AİHM'in tazminat hesaplama yöntemidir. Mahkeme, başvurana ödenmesi gereken tazminatın reel değerini hesaplarken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın enflasyon verilerini kullanarak 1996 yılındaki miktarın 2008'deki karşılığını bulmuştur. Ardından, ödenen miktarla bu reel değer arasındaki farkı tespit ederek başvuranın maddi kaybını somut bir şekilde ortaya koymuştur.
Bu karar, benzer durumda olan hak sahipleri için önemli bir güvence sunmaktadır. Uzun yargılamalar sonunda kazanılan tazminatların ekonomik konjonktür nedeniyle anlamsız hale gelmesinin hukuki bir karşılığının olduğunu göstermektedir. Devletin, mahkeme kararlarını yerine getirirken sadece nominal tutarı ödemekle yetinmeyip, alacağın gerçek değerini koruyacak mekanizmalar oluşturma sorumluluğuna da işaret etmektedir.
Sonuç
Timurlenk / Türkiye kararı, AİHM'in mülkiyet hakkını yalnızca mülkün fiziki varlığıyla değil, aynı zamanda ekonomik değeriyle de bir bütün olarak ele aldığını bir kez daha teyit etmiştir. Uzun süren davalar neticesinde hükmedilen alacakların enflasyon karşısında erimesinin, hakkaniyete aykırı olduğu ve mülkiyet hakkını ihlal ettiği bu kararla net bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu karar, hem mevcut hem de gelecekteki davalar için yol gösterici bir nitelik taşımaktadır.
Yorumlar